Mevzuatım
logo
Giriş Yapınız

MEVZUATİM

DANK K 2007-2176

2008/3674 Sayılı Kararda atıf yapılmıştır

T.C.

DANIŞTAY

YEDİNCİ DAİRE

Esas No: 2005/5829

Karar No: 2007/2176

Temyiz İsteminde Bulunan: Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret

Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği

Atatürk Bulvarı No:149

Bakanlıklar/ANKARA

Vekili : Av. Levent KARAÇAM

(Aynı adreste)

Karşı Taraf : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı ANKARA

İstemin özeti: Gürbulak Gümrük Müdürlüğünden Erenköy Gümrük Müdürlüğüne gitmek üzere XH38248715 nolu TIR karnesi ile yurda girişi yapılan eşyanın, sahte mühür ve kaşe kullanılarak düzenlenen boşaltma tutanaklarıyla yurt içinde bırakıldığının tespiti üzerine, kame sahibince ödenmesi gereken gümrük ve katma değer vergisinin, kefil sıfatıyla davacı Kurumdan istenilmesine ilişkin işleme vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı; olayda, TIR karnesi muhteviyatı eşyanın çıkış gümrüğünde işlem görmekle birlikte boşaltma tutanaklarının sahte olduğu hususunun konu ile ilgili olarak hazırlanan soruşturma raporuyla sabit olduğu, öte yandan, TIR karnesi sahibi asıl sorumlu firmanın yabancı olup, Türkiye’de şubesinin bulunmadığının tartışmasız olduğu; bu nedenle, asıl sorumlu firmanın, yasaların mülkiliği ilkesi uyarınca, yerleşik olduğu ülkede uygulanabilir olmayan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda öngörülen cebren tahsil yöntemleri ile Gümrük İdaresi tarafından takip edilmesinin olanaklı bulunmaması nedeniyle, TIR Karnesi muhteviyatı eşyadan kaynaklanan gümrük vergi ve resimlerinin davacıdan istenilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden Ankara Üçüncü Vergi Mahkemesinin 18.10.2005 gün ve E:2004/1194; K2005/994 sayılı kararının; TIR karnesi sahibinin TIR Sözleşmesindeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, ödenmesi gereken vergilerin öncelikle, 4458 sayılı Yasanın 183’üncü maddesinde belirtilen kişilerden istenilmesi, tahsil edilmemesi halinde kefil kuruluştan tahsil edilebileceği ileri sürülerek bozulması ve duruşma yapılması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi Murat ASİLTÜRK’ün Düşüncesi: Olayda, kefil Kuruluş sıfatıyla davacı hakkında tesis edilen davaya konu işlem, 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamında yapılmış bir tahakkuk olmayıp, TIR Sözleşmesi hükümleri uyarınca tesis edildiğinden 4458 sayılı Kanunun 242’nci maddesinde öngörülen idari itiraz prosedürüne tabi değildir. Dolayısıyla, bu işlem için idari itiraz yoluna başvurulmaksızın, dava açma süresi içerisinde, doğrudan vergi mahkemesinde dava açılması Yargılama Hukuku kuralları gereğidir.

Ayrıca; Gümrük Başmüdürlüğü işlemine karşı, tebliği tarihinden itibaren 2577 sayılı Kanunun 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen 30 günlük süre içinde dava açmadığı gibi, 11’inci madde uyarınca dava açma süresi içerisinde Gümrük Müsteşarlığına yapılan başvurunun reddi yolunda anılan merci tarafından tesis edilen işlemin tebliğ tarihinden itibaren, kalan süre içerisinde dava açılmamış olduğundan; olayda, idari dava açma süresinin hesaplanması bakımından, bu hükmün uygulanması da olanaklı değildir. Bu nedenle, davanın, 2577 sayılı Kanunun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca süre aşımı yönünden reddi gerekirken, işlem tahakkuk olarak nitelendirilerek işin esasının incelenmesi suretiyle, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle reddinde sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Mukaddes ARAS’ın D üşüncesi: Temyiz başvurusu; Zonguldak Gümrük Müdürlüğünden yurda girişi yapılan XH38248715 sayılı Tır Karnesi kapsamı eşyanın yurt dışı edilmediğinden bahisle, ilgili firmadan tahsil edilemeyen söz konusu eşyalara ait gümrük vergi ve resimlerinin kefil kuruluş sıfatıyla davacıdan istenilmesi işlemine vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.

TIR Karneleri Himayesinde Uluslararası Eşya Taşınmasına Dair Gümrük Sözleşmesinin 8’inci, 10’uncu ve 11’inci maddesi hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; kefil kuruluşun TIR karnesi kapsamı eşyaya ilişkin vergi ve resimlerin ödenmesinden sorumlu tutulabilmesi için, TIR kamesinin ibra edilmemiş, şartlı ibra edilmiş ya da ibra belgesinin usulsüz veya hile yoluyla elde edilmiş ve bu durumun TIR Sözleşmesinin 11’inci maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen süreler içinde kefil kuruluşa bildirilmesi ve bu bildirimden sonra, aynı medenin 2’nci fıkrasında düzenlenen süreler içerisinde ödeme talebinde bulunulmuş olmasının gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Olayda, TIR Karnesinin usulsüz ve hile yoluyla elde edildiği hususunun kefil kuruluşa bildirim tarihinden itibaren en az üç ay sonra ödeme talebinde bulunulması gerekirken, buna uyulmadığı anlaşıldığından, Mahkemece bu sürenin tahsilata ilişkin olduğu ve bu nedenle tahakkuku kusurlandırıcı nitelikte görülmediği gerekçesiyle işlemin iptali yolunda verilen kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü;

Dosyanın incelenmesinden; TIR karnesi muhteviyatı eşyanın yurt dışı edilmediğinden bahisle taşıyıcı firmadan tahsil edilemeyen gümrük ve katma değer vergilerinin kefil kuruluş sıfatıyla davacıdan istenilmesine ilişkin işlemin 10.09.2004 tarihinde tebliğini müteakip, 27.09.2004 tarihinde Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Kontrol Genel Müdürlüğü kayıtlarına giren dilekçe ile yapılan itiraz başvurusunun reddine dair işlemin 05.11.2004 tarihinde tebliği üzerine bu işlemin iptali istemiyle; ..12.2004 tarihinde açılan işbu davada, Mahkemece, Başmüdürlüğün idari itiraza konu edilen işlemin, tahakkuk işlemi gibi nitelendirilmesi suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.

TIR Karneleri Himayesinde Uluslararası Eşya Taşınmasına Dair Gümrük Sözleşmesinin (TIR Sözleşmesi) 8’inci maddesinin ikinci fıkrasında, TIR İşlemleri ile ilgili olarak bir yolsuzluğun tespit edildiği ülkedeki gümrük kanunlarına ve yönetmeliklerine göre ödenmesi gereken ithal veya ihraç vergi ve resimleri ile bunlara ilişkin gecikme faizlerini kefil kuruluşun ödeyeceği; kuruluşun, yukarıda zikredilen şahıslardan tahsil edilecek paraların ödenmesinden, bu şahıslarla müştereken ve müteselsilen mesul olduğu; 7’nci fıkrasında, maddenin birinci ve ikinci paragraflarında anılan tutarların ödenmesi gerekli hale geldiğinde, yetkili makamların mümkün olduğu ölçüde, kefil kuruluştan ödeme isteğinde bulunmadan önce, doğrudan doğruya sorumlu kişi veya kişilere başvurmaları gerektiği belirtilmiştir.

Kefil kuruluş sıfatıyla davacı hakkında fesih edilen davaya konu işlem, 4458 sayılı Gümrük Kanunu kapsamında yapılmış bir tahakkuk olmayıp, TIR Sözleşmesi hükümleri uyarınca tesis edildiğinden, 4458 sayılı Kanunun 242’inci maddesinde öngörülen idari itiraz prosedürüne tabi değildir. Dolayısıyla, bu işlem için idari itiraz yoluna başvurulmaksızın dava açma süresi içerisinde, doğrudan vergi mahkemesinde dava açılması Yargılama Hukuku kuralları gereğidir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun “Dava açma süresi” başlıklı 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu; 2’nci fıkrasının (b) bendinde de, bu sürelerin, vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda, tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı; anılan Kanunun “Üst Makamlara Başvurma” başlıklı 11’inci maddesinde ise, ilgililer tarafından, idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği bu başvurmanın işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükme bağlanmıştır.

Buna göre; yukarıda anılan Gümrük Başmüdürlüğü işlemine karşı, tebliği tarihinden itibaren 2577 sayılı Kanunun 7’nci maddesinin 1’nci fıkrasında belirtilen 30 günlük süre içinde dava açılmadığı gibi, 11’inci madde uyarınca dava açma süresi içerisinde Gümrük Müsteşarlığına yapılan başvurunun reddi yolunda anılan merci tarafından tesis edilen işlemin tebliğ tarihinden itibaren, kalan süre içerisinde dava açılmamış olduğundan; olayda, idari dava açma süresinin hesaplanması bakımından, bu hükmün uygulanması da olanaklı değildir. Bu nedenle, davanın 2577 sayılı Kanunu 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca süre aşımı yönünden reddi gerekirken, işlem tahakkuk olarak nitelendirilerek işin esasının incelenmesi suretiyle, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle reddinde sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.

Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine; 27,00 (Yirmiyedi) Yeni Türk Lirası maktu karar harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 8.5.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye

Turgut Mine Yavuz Özden Ali

CANDAN ASMAZ YOKLAMACIOĞLU ŞAR ATAGÜN